Monthly Archives: October 2016

Dünya Gazetesi Haberi – “Dolar kurunda en kötü yıl sonu senaryosu: 3.20”

Dünya Gazetesi’nden Jülide Yiğittürk’ün ben ve 3 meslektaşımla birlikte yaptığı habere aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.

dunyagazete241016


Fatih Keresteci, Fitch’in not indirmesinin, özellikle bankacılık sektörü üzerinden, net bir maliyet artışı getirebileceğini belirtti. Keresteci, “Musul hususunda piyasaları rahatsız eden unsur Türkiye’nin koalisyon kuvvetlerinin dışında kalıp kendi başına müdahalede bulunmasıydı. Bu ihtimal azaldığından dolayı mali piyasalar üzerindeki etkisi de hafifledi. Ancak, önümüzdeki dönemde, bu riski yakından izlemekte yarar var. Fed’in Aralık ayında faiz artırma ihtimali fiyatlandı. Karar öncesi ve sonrasında bir miktar baskı şüphesiz yaratacaktır ancak asıl önemli nokta Fed’in 2017 ve sonrasına ilişkin faiz beklentileri olacak. Bu tarafta bir değişim olması durumunda piyasa etkisi de sert olabilir. Fed halihazırda 2017’de 2 adet faiz artırımı öngörüyor. Kur cephesinde bir de iç siyasal belirsizlikler ön plana çıkmaya başladı: Referandum ve sonrasında belki de erken seçim. Bu risk bugünlerde göz ardı ediliyor olabilir ama tarih yaklaştıkça etkili olacaktır” dedi.

Reel sektörden gazetemize gelen ‘dolar 4 TL olur mu?’ sorusunu biz de uzmanlara yönlendirdik. DNG Danışmanlık’tan Stratejist Fatih Keresteci ise “Bu söylentilere kesinlikle katılmıyorum. Hatta art niyetli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin makro ekonomik temellerine bakıp da bu tarz yorumlar yapılmasını pek sağlıklı da bulmuyorum. Hele ki, küresel anlamda likidite koşullarının olumlu olmayı sürdürdüğü bir ortamda… Tecrübem der ki, bu tarz uç örnekler ve tahminler çoğalırsa, ABD Doları almak yerine satmak daha verimli bir strateji olabilir” diye konuştu.

http://www.dunya.com/finans/haberler/dolar-kurunda-en-kotu-yil-sonu-senaryosu-320-haberi-334828

Ufukta referandum mu, seçim mi var?

(15 Ekim 2016)

Geçen hafta siyasi hava birden bire referanduma odaklanmış bir görünüme büründü. MHP lideri Bahçeli’nin konuşması, her ne kadar kendisi ve partisi tarafından bu mealde olmadığı şeklinde defalarca kez düzeltilse de, AK Parti yetkililerince “başkanlık sistemi” çağrısı şeklinde yorumlandı ve referandum ihtimalini gündeme getirdi. İlk olarak Başbakan Yıldırım konuyu gündemine alıp referandum ihtimaline vurgu yaptı. Sonra birçok AK Partili yetkili tarafından da konu yinelendi. Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Şentop bir adım daha ileri giderek referandumun 2017 yılı ilkbaharında yapılabileceğini söyledi.

(Devamı)

Sürekli durgunluk, hafife alınacak bir şey değil!

15 Ekim 2016

2010’lu yıllarda popüler hale gelen sürekli durgunluk (secular stagnation) kavramını herkes Larry Summers’a atfediyor olsa da bu kavramın ilk savunucusu Amerikalı ekonomist, namı diğer “ABD’li Keynes” olan Alvin Hansen’dir. Hansen, 1929 Büyük Buhran sonrasında ekonomilerin kalıcı bir durgunluğa girebileceğini belirterek devletlerin aktif bir şekilde destekleyici yönde adımlar atmaları gerektiğini savunmuştu. Hansen’in korkusu birçok olaydan ötürü (başta 2. Dünya Savaşı olmak üzere teknolojik ilerleme ve Çin’in dünya ekonomisine entegre olması) 1930’larda ve sonraki yıllarda da gerçekleşmedi. Ta ki 2008’de yaşanan kriz ve sonrasında ortaya çıkan Büyük Durgunluğa kadar.

(Devamı)

Cari işlemler dengesinde manşet sorunsuz gibi görünse de detaylar sıkıntılı…

(15 Ekim 2016)

Cari işlemler açığı, malum, Türkiye ekonomisinin en yumuşak karnı… Yıllar boyunca en sıkıntılı olduğumuz alan olarak raporların ilk satırlarını süsledi. 2011 yılında 12 aylık kümülatif rakam 80 milyar dolara yaklaşarak ciddi anlamda alarm zilleri çaldı: GSYH’nin %10’u… Halbuki ekonomi literatüründe %5 önemli bir eşik olarak kabul edilir ve üzeri kriz sinyali olarak algılanır! Cari işlemler açığı, tanım itibariyle, tasarruf açığımızın bir sonucudur ve finansmanı için de aynı tutarda döviz bulmamızı gerektirir. Para basma şansımız olmadığına göre, yurtdışından bu tutarda döviz elde etmemiz gerekir. Döviz girişleri rahat olduğu dönemlerde büyük sorun yaratmayabilir ama risk iştahı azalıp da sermaye çıkışları olduğunda bu derece yüksek tutarda bir döviz talebi yerli para biriminde sert değer kaybı yaratır. Tıpkı 2011’de USDTRY kurunun 1.5’ten 2.0’ye kısa sürede yükselmesi gibi.
(Devamı)