ABD’deki davada jüri kararı arzu etmediğimiz yönde gelse de küresel mali piyasalardaki olumlu hava nedeniyle Türk piyasaları günü olumlu sayılabilecek bir eğilim ile bitirdi.
Amerikan 10 yıllık tahvil faizi %2.65 seviyesinin üzerine çıkana dek küresel mali piyasalarda anlamlı bir kâr realizasyonu beklememek gerek.
TSI16.30’da ABD’de açıklanacak olan istihdam raporu önemli. Saatlik ücret artışının aylık bazda %0.3 olması bekleniyor.
Dün Türk mali piyasalarına şaşırtıcı derecede iyimser bir hava hâkimdi. Hâlbuki güne başlarken ABD’den gelen Hakan Atilla kararı nedeniyle piyasaların bir miktar satış baskısına maruz kalması bekleniyordu. Özellikle de hisse senedi piyasasının… Ancak, işlemler olmaya başladıkça aksi yönde bir eğilimin oluştuğunu gözlemledik: BİST100 endeksi %1’e yakın artıda işlem görürken USDTRY kuru da gece saatlerinde kaydedilen yükselişi geri vermişti. Mali piyasaların bazı günlerde beklenmedik yönde hareketler kaydetmesine alışığız ancak dünkü tabloyu açıklamak hakikaten de çok zor. İlk olarak dönüp ABD’deki davaya ilişkin jüri kararına baktık. Beraat kararının gelebileceğinin düşünüldüğü bir ortamda 6 suçlamadan 5’i hakkında suçlu kararının gelmesinin piyasalar açısından hiçbir olumlu tarafının olmadığı kanaatindeyiz. Zira, siyasi niteliğe büründüğü hususunda herkesin mutabık olduğu bir davanın, hukuki bir zemin oluşturup ileride gündeme gelebilecek başka suçlamalara önayak olma riski oldukça yüksek. Bunun aksini savunanların ve bu bağlamda piyasa reaksiyonu geliştirenlerin realiteden uzak oldukları kanaatindeyiz. Bu nedenle de dünkü piyasa reaksiyonunu başka nedenlerde izah etmeye çalışacağız.
Dünyada gelişmiş ekonomilerin büyük bir kısmında makro ekonomik veriler kuvvetli yönde geliyor. Dün de ABD’de açıklanan Aralık ayı ADP özel sektör istihdam artışı son sekiz ayın zirvesinde geldi. Ekonominin tahminlerin üzerinde bir hızla büyüdüğüne işaret eden bu tablo doğal olarak hisse senedi endekslerini yukarı itiyor zira yüksek büyüme demek yüksek şirket kârı anlamına geliyor. Bu bağlamda MSCI dünya endeksi yeni bir rekor daha kırdı. ABD’de Dow Jones sanayi endeksi tarihinde ilk kez 25 binli rakamları gördü. Asya endeksleri ortalama olarak son on yılın zirve seviyelerinde seyretmeyi sürdürdü. Bu bağlamda, BIST100 endeksinin de tahminlerin aksine güne yükseliş ile başlamasını anlayışla karşılamak gerek. Zaten bu performans gün içerisinde korunamadı ve öğleden sonra bankacılık sektöründe yoğunlaşan satışlar ile günü %0.5 düşüşle tamamladı.
Döviz kuru cephesinde de benzer bir tablo ile karşı karşıyayız. ABD Doları, güçlü istihdam verisine rağmen değer kaybetmeyi sürdürüyor. Dün EURUSD paritesi 1.2090 ile yaklaşık son üç yılın zirvesini bir kez daha test etti. ABD Doları endeksi ise 91.50 ile son üç ayın en düşük seviyesini gördü. Amerikan Merkez Bankası’nın faiz artırmaya devam ettiği, makro ekonomik verilerin kuvvetli gelmeye devam ettiği bir ortamda ABD Doları nasıl oluyor da bu derece değer kaybı eğilimine maruz kalabiliyor. Bu soruya verilen en makul cevap Amerikan uzun vadeli faizlerinin düşük düzeyde kalması. Daha somut bir ifadeyle Amerikan 10 yıllık tahvil faizlerinin %2.5 seviyesinin altında kalması. Pekiyi, FED 2017 yılında 3 kez faiz artırmasına rağmen Amerikan 10 yıllık tahvil faizinin düşüş göstermesi nasıl açıklanabilecek? Buna verilen cevap da ABD’de enflasyonun düşük olması. ABD’de enflasyon hedefi %2.0 iken çekirdek göstergeler uzunca bir süredir bu seviyenin altında kalmış durumda. Demek ki, küresel mali piyasalara hâkim olan irrasyonel coşkunun ardındaki temel neden enflasyonun düşük kalması… Bu nedenle küresel mali piyasaları okumaya çalışırken bu aralar en çok bakmamız gereken unsur Amerikan enflasyon verisi olacak. Bu kapsamda bugün açıklanacak olan istihdam raporunun içerisindeki saatlik ücret artışı verisi önemli olabilir. Ücretlerdeki artış enflasyonun en önemli tetikleyicilerinden biri olduğu icin yakından izlemekte yarar var. Piyasa beklentisi aylık artış oranının %0.3 civarında olacağı yönünde. Daha yüksek bir rakam enflasyon yükseliyor şeklinde yorumlanıp yukarıda anlattığımız eğilimi tersine çevirebilir. Beklentilere paralel ya da daha düşük düzeyde kalacak bir veri ise piyasalardaki mevcut eğilimi sürdürecektir.
Demek oluyor ki, Türk mali piyasalarının seyrini tahmin edebilmek için ABD’de enflasyonun gidişatını öngörebilmek gerekiyor. Aynı düzlemde, USDTRY kurunun gidişatını anlamak için Amerikan 10 yıllık tahvil faizinin seyrine bakmak gerekiyor. Bu yaklaşımı uzunca bir süredir kullanmakta ve raporlarımızda yer vermekteyiz. Amerikan 10 yıllık tahvil faizi, 2017 yılında gördüğü ve 2014 yılı ortasından bu yana test edilen en yüksek seviye olan %2.65’in üzerine çıkmadığı müddetçe küresel mali piyasalardaki mevcut tablonun korunacağını tahmin ediyoruz. Ancak, ola ki, %2.65’in üzerine doğru bir yolculuğa neden olacak bir enflasyon görünümü ile karşılaşırsak, küresel piyasalara sert bir satış baskısının hâkim olacağını şimdiden belirtmekte yarar görüyoruz. Piyasalar bu riski görmezden gelip tam gaz irrasyonel coşkuya devam ediyor olsalar da 2018 yılında bu görünümün tersine döneceği kanaatindeyiz.
Bugün yurtdışı piyasalarda veri gündemi oldukça yoğun: Euro Bölgesi TÜFE enflasyonu; TSİ16.30’da ABD’de istihdam raporu, dış ticaret dengesi, dayanıklı tüketim malı siparişleri ile hizmet sektörü ISM rakamları yakından izlenecek. Bu veriler içinde en önemlisi Amerikan istihdam raporu olacak. Bu raporda sırasıyla 3 unsura dikkat edeceğiz: a) Saatlik ücret artışı (aylık beklenti %0.3 artış); b) Tarım dışı bordrolu çalışan sayısı (aylık beklenti 190 bin artış); c) İşsizlik oranı (beklenti %4.1). Tahminlerin ötesinde gelebilecek bir verinin mali piyasalarda belirgin bir volatiliteye neden olma ihtimali var. Türkiye cephesinde ise Hazine’nin Aralık ayı nakit dengesi izlenecek. USDTRY kuru daha da gerileyebilecek gibi duruyor. Teknik anlamda aşağıda 3.7250 ve daha da altında 3.6900 var. Samimi olmak gerekirse döviz kurunun bu seviyelere kadar gerilemesini beklemiyorduk. Bu nedenle de döviz açık pozisyon kapamaları için mevcut seviyeleri uygun görmeyi sürdürüyoruz. Tahvil faizlerinde bir süredir yaşanan düşüş bu hafta durdu. Bunun temel nedeni enflasyon. TCMB dün yayımladığı raporunda dedi ki TÜFE üzerinde ÜFE yönlü baskılar sürüyor ve ekledi: ÜFE’yi yukarı iten 2 faktör var: a) TL’deki değer kaybı, b) Artan emtia fiyatları. Bunların ilk durdu ancak ikincisinin etkili olmayı sürdüreceği kanaatindeyiz. Mesela, Brent cinsi ham petrol varil fiyatı dün 68.25 dolar ile 2015 yılı Mayıs ayından bu yana en yüksek düzeye ulaştı. Bu nedenle, tahvil faizlerinde mevcut seviyeleri dibe yakın olarak görüyoruz.