2019’a veda, 2020’ye merhaba! Kısa kısa piyasa…

Yılın son bültenini, çok kısa maddelerle, 2019’u özetlemeye ve 2020’yi yorumlamaya ayıracağız.

2019 yılı öyle bir finansal ortam yarattı ki neye para yatırılsa muhakkak getiri elde edildi.

Fiyatlamaların geldiği aşırı alım seviyeleri ve dünyanın karşı karşıya olduğu riskler düşünüldüğü zaman 2020’ye kâr realizasyonu ile başlanması olası görünüyor.


2019’un son gününe başlarken günlük bültenimizi genel bir değerlendirmeye ayırma niyetindeyiz. Son 4 iş gününü 2019’un muhasebesine ve 2020 yılına ilişkin öngörülerimize ayırmıştık. Bugün ise bunları derleyip 2020 yılına yönelik bir bakış açısı geliştirme gayreti içerisinde olacağız. Sizleri de çok sıkmamak adına bunu olabildiğince kısa ve öz bir biçimde sunacağız. Gelin başlayalım…


2019’da dünya ekonomisinde yaşananları 6 başlık altında toplayabiliriz: a) ABD ile Çin arasında süregelen ticaret görüşmeleri, b) Merkez bankalarının yeniden matbaanın başına geçmeleri, c) ABD Başkanı Trump’ın ardı arkası kesilmeyen ve piyasalarda dalgalanmalara neden olan tweetleri, d) Dünya ekonomisinin resesyon tehlikesini gündeme getirme ölçüsünde ivme yitirmesi, e) Birçok ülkede yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasalar kırılganlıklar, f) Mali piyasalarda eşi zor görülen derecede bir coşku hali… 


Bu 6 maddeden bizi daha çok ilgilendiren kısım tabii ki sonuncusu oldu. Bültenlerimizin çoğunda “risk iştahındaki canlılık” öbeğini kullandık. Pekiyi, onca riske karşın finansal piyasalar nasıl oldu da bu derece iyimser bir performans kaydedebildi. Öyle ki, hisse senedi endeksleri rekor üzerine rekor kırdı, tahviller tüm dünyada değer kazandı, kıymetli maden fiyatları artış kaydetti, hem ABD Doları endeksi değer kazandı hem de birçok gelişmekte olan ülke parası… Bu tabloyu ise 3 başlıkta özetleyebiliriz: 1) Merkez bankalarının ultra-gevşek para politikalarına geri dönmesi likidite koşullarını iyileştirdi, 2) Negatif faiz olgusu yatırımcıları getiri peşinde koşmaya sevkederken riskleri çoğunlukla gözardı etmesine neden oldu, 3) Hep en kötüsünü konuştuk ancak korkular gerçekleşmeyince de iyimser kaldık. Bu tablo ile 2019 yılını kapatıyoruz.


Türkiye ekonomisinde ne oldu sorusunu ise 5 ana başlıkta özetleyebiliriz: a) Ekonomi yıl boyunca “yeniden dengelenme” eğilimi kaydederek 2018 yılı ortasında yaşanan finansal türbülansın etkilerinden kurtulmaya çalıştı, b) Bu sürece kamu olabildiğince etkin bir şekilde dahil oldu ve şu an kamuyu hiç olmadığı kadar etkin bir oyuncu olarak görüyoruz, c) TCMB faiz indirmeli mi diye konuşurken altı ay gibi kısa bir zaman diliminde toplam 1200 puan indirime ve para politikası bileşiminde radikal bir değişime gitti, d) Jeo-politik, siyasal ve diplomatik gelişmeler durmadan gündemin ilk sırasını teşkil etti ve yeni yıla girerken de olası Amerikan yaptırımları, Suriye’de yaşananlar, Libya’ya asker gönderilmesi gibi mevzuları konuşuyoruz, e) Mali piyasalarda tüm ürün grupları yatırımcısını güldürdü.

 
Türkiye ekonomisi açısından bu bülteni ilgilendiren ana husus nasıl oldu da hem borsa yükseldi, hem faizler düştü hem de döviz ve altın değerlendi sorusu olacaktır. Bu soruyu 3 temel madde ile cevaplamaya çalışacağız: 1) 2018 yılında TL cinsi finansal varlıklarda o derece büyük bir değer kaybı yaşanmıştı ki bu yıl bunun geri dönüşü yaşandı. Bu iddiayı borsa, faiz ve tahvildeki iki yıllık değişime bakarak rahatla ispatlayabiliriz, 2) Dünyada likidite koşulları öyle bir iyileşti ki düşen faiz hadleri karşısında yatırımcılar TL gibi yüksek getiri sunan finansal enstrümanlara yöneldi, 3) Kamu, finansal piyasalara doğrudan dahil olarak müdahaleci bir yaklaşım ile bu tablonun oluşmasına neden oldu. O derece ki, Türk mali piyasaları üzerinde yorum yaparken geçmişteki yapı ve kurguyu baz almamamız gerekir.


Bu görünümün ışığı altında 2020 yılında küresel finansal piyasalardan ne bekliyoruz? Bu soruyu geçen haftaki notlarımızda detaylı bir şekilde cevaplamaya çalışmıştık. Bugünkü bültenimize kısa bir özet aktarmaya çalışırsak: a) “Beklenti alınır, gerçekleşme satılır” ilkesinden ve piyasaların aşırı alım noktalarına geldiğinden hareketle Ocak ayı ikinci yarısından başlayarak kâr realizasyonu sürecine girilebilir, b) Bu durumda merkez bankaları genişleme adımlarını daha da pekiştirip özellikle de ABD’de Kasım-2020 seçimlerine girerken piyasalara doping sunabilir, c) Korumacılık eğilimi, milliyetçilik yönelimi, sosyal ve siyasal kırılmalar yıl boyunca sürer ve finansal piyasalar üzerinde uzun sürecek bir baskı ortamı yaratabilir. Bu öngörülerin ışığı altında 1) Kıymetli maden fiyatlarının yükselmeye devam edeceğini öngördük ve altın ile gümüşten oluşan bir portföyün yatırım tercihleri arasında yer alabileceğini savunduk, 2) Hisse senetlerinde kâr realizasyonu olabileceğini, bu nedenle de endeksler üzerinde kısa pozisyon alınabileceğini düşündük, 3) ABD Doları’nın bu yıl FED’in genişlemeci tavrı ile değer kaybedebileceğini düşündük ve EURUSD paritesinde uzun pozisyon önerdik, 4) Hem arz hem de talep yönlü koşullardan ötürü petrol fiyatlarında yükselişin duraksayacağını öngördük ve 70 dolar/varil seviyesine yaklaşan Brent’te kısa vadeli pozisyon önerisinde bulunduk.


Türk mali piyasalarına ilişkin görüş ve yorumlar asla küresel gelişmelerden ve eğilimlerden kopuk olmamalıdır. Ancak, kamunun finansal piyasaların en etkili ve belirleyici oyuncusu hâline gelmesi ve swap piyasasına ilişkin düzenlemeler sonrasında yabancı yatırımcının rolündeki belirgin azalma ile daha içe dönük bir piyasa modeli görebiliriz. Jeo-politik, diplomatik ve siyasal etkenlerin çokluğu nedeniyle somut nitelikte yorum yapmanın zor olduğunu görmekle birlikte 3 noktada görüş bildirmeye çalışacağız: a) Orta ve uzun vadeli faizlerde dip seviyelere yakın olduğumuzu düşünerek TL cinsi kredilerde vadenin uzatılması ve sabit faizle borçlanılması gerektiğini düşünüyoruz, b) Türkiye’nin yapısal anlamda göreceli olarak düşük oranlı bir büyüme eğilimine girdiğini düşünerek şirket stratejilerinin bu minvalde oluşturulması gerektiği kanaatindeyiz, c) Döviz piyasasında kamunun dahli nedeniyle hareket boylarının sınırlanacağını düşünürken temkinli ve tedbirli olmanın gereği olarak yapılacak hedge işlemlerinin uç riskleri kapsayacak olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu görüş ve değerlendirmelerin ışığı altında tüm okuyucularımıza mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir yıl dileriz.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *