(27 Aralık 2017’de HSBC Günlük Bülteni’nde yayımlanmıştır)
Dünkü bültenimizde mali piyasalardaki sakinliği fırsat bilip 2018 yılına ilişkin değerlendirmelere yer ayırmış ve bu kapsamda ABD ekonomisi ve mali piyasalarına yönelik stratejik bir bakış açısı ile yorumlarda bulunmuştuk. Bugün ise Avrupa ekonomilerini değerlendirmeye gayret sarfedeceğiz. Tıpkı dün izlediğimiz yöntem gibi somut tahminler yerine süreç analizi yapıp fiyat hareketlerinin yönü hakkında öngörülerde bulunacağız. 2017 yılının dünya ekonomisi açısından en dikkat çekici özelliği büyümenin kuvvetli bir şekilde geri dönmesi idi. Bunun en belirgin örneğini Euro Bölgesi’nde yaşadık. Bunu somutlaştırmak gerekirse GSYH büyümesi yılın üçüncü çeyreğinde %2.6’ya ulaşarak son dönemin rekorunu kırdı. Bu performansta Almanya’nın payı büyük olsa da Bölge’nin geneline yayılan bir büyümeden bahsetmek yanlış olmayacaktır. Öyle ki, İspanya gibi büyük siyasi sorunlar yaşayan bir ülke ile iflasın eşiğinden dönen Yunanistan bile pozitif büyüme rakamları yakaladı. Gelecek dönemlere ilişkin sinyaller sunan PMI endekslerinin son 6-7 yılın zirvesine ulaşması da bu tabloyu teyit etti.
Bu olumlu havada hiç şüphesiz Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) payı büyük oldu. Yıllar boyunca sağladığı destek ile neredeyse özel sektörün büyük bir kısmını kamulaştıran ECB, parasal desteklerini 2017’de de sürdürdü: Mevduat faizi tüm yıl boyunca eksi %0.4’te, politika faizi ise %0.0’da kaldı; bilanço genişlemesi aylık 60 milyar Euro ile sürdü. Bu tablonun ana hatları ile 2018 yılında da devam etmesi bekleniyor. Tabiri caizse yoğurdu üfleyerek yemeye devam eden ECB’nin kuvvet kazanan ekonomik büyümeye karşın bilanço genişlemesine Eylül ayı sonuna kadar aylık 30 milyar Euro ile devam etmesi bekleniyor. Bunun Eylül ayı sonrasına uzatılmayacağını tahmin ediyoruz. Bu ana kadar faizlere dokunmamasını beklemediğimiz ECB’nin sonrasında bebek adımları ile de olsa faizlerde artırıma gitmesini öngörüyoruz. Bu kapsamda EURUSD paritesine ilişkin yorumlarda bulunmamız gerekirse… Dünkü bültenimizde de işaret ettiğimiz üzere EURUSD paritesinde temel belirleyici unsur ABD ve Başkanı Trump! Bu bağlamda EURUSD paritesinin yıl içerisinde 1.20-1.25 bandına doğru bir yükseliş kaydedeceğini ancak yılı 1.1750’de bitireceğini tahmin ediyoruz. Bu arada ABD kadar etkili olmasa da Avrupa siyaseti de entresan bir yöne doğru ilerliyor. 2017 yılında gerçekleştirilen seçimlerin büyük bir kısmını aşırı sağcılar kazandı ya da son anda kaybettiler. Bu tablo AB’nin geleceğine ilişkin olarak şimdilik bir risk oluşturmuyor olsa da hızla canlanan milliyetçilik akımları uzun vadede Birlik’in geleceği açısından büyük bir risk oluşturabilir. Bu arada piyasalar AB’de herhangi bir siyasal istikrarsızlık yok gibi de davranıyorlar. Ancak dikkatli baktığımızda birçok ülkede seçimler sonrasında hükümet kurulamadı. Bunun en dikkat çekici özelliği Eylül ayındaki seçimden sonra Almanya’da hâlâ hükümetin kurulamamış olması… İspanya’da başlayan ve AB’nin geneline yayılabilecek ayrılıkçı eğilimler ise cabası… Bu bağlamda, dünkü bültenimizde de vurguladığımız üzere ABD’de Trump’ın yarattığı belirsizliklerin bir şekilde kaybolması ya da azalması durumunda EURUSD paritesinde aşağı yönlü sert bir hareket için yer var!
İngiltere’de 2017 boyunca Brexit’i konuştuk ve uzun bir süre daha konuşacağız gibi! Çiçeği bununda Başbakan May, hem koltuğunu kuvvetli bir seçim galibiyeti ile taçlandırmak hem de Brexit görüşmeleri öncesinde kuvvet kazanmak için Haziran’da sürpriz erken seçime gitse de tek kelime ile hüsrana uğradı. Seçim sonucu koalisyon gerektirirken sonraki siyasal gelişmeler May’i azınlık pozisyonuna kadar sürükledi. May’in artık siyasi mânâda karar verme gücünün oldukça zayıfladığını tahmin ediyoruz. Bu tablo altında sürmekte olan Brexit görüşmelerinin hangi tonda ilerleyecek olması İngiliz mali piyasalarının geleceğini belirleyecek. Yumuşak tonda seyreden bir süreç, ki “soft Brexit” olarak nitelendiriliyor, İngiliz ekonomisi açısından olumlu etkiler doğurup İngiliz Poundu’nu (GBP) destekleyebilir. Ancak, aksi yönde bir ilerleme ise, ki “hard Brexit” olarak tanımlanıyor, İngiliz ekonomisine ve para birimine zarar verebilir. Bu gidişatın tonunu esas itibariyle AB ile yapılacak ticaret anlaşması belirleyecektir. AB’den çıkış sonrasında AB ile İngiltere arasındaki ticaret ilişkilerini düzenleyecek olan bu anlaşmanın detaylarının 2018’de netleşeceğini öngörüyoruz. Çok yumuşak bir geçişten bahsetmek zor olsa da “hard Brexit” ihtimalinin de kuvvetli olmadığı kanaatindeyiz. Bu nedenle siyasetin GBP üzerindeki etkisi 2018 yılında olumsuz olmayabilir. Bu arada, siyasi belirsizliklere karşın İngiltere ekonomisi 2017 yılında ivme kazandı ve birçok gelişmiş ülkenin aksine enflasyon yukarı gitti. Her ne kadar enflasyonun kalıcılığına ilişkin şüpheler olsa da İngiltere Merkez Bankası (BOE) bu yıl faiz artırımına gitti. Buna karşın GBP’de anlamlı bir fiyat değişimi olmadı zira tıpkı USD gibi siyasi gelişmeler daha baskın olmayı sürdürdü. Ancak, 2018’de siyasal risklerin azalmaya başlaması ile birlikte GBP’nin biraz USD ancak daha çok da EUR karşısında değer kazanacağını tahmin ediyoruz.